İstanbulun fethi
AYASOFYA'DA İLK CUMA NAMAZI
Sultan Fatih Mehmed, Bizanslıların İstanbul'u Türklere teslim etmeleri üzerine, öğlen üzeri Topkapı' dan şehre girdi.
Padişah, Bizans halkının tezahüratı ve Türk askerinin tekbir ve ezanları ile Ayasofya'ya geldi. Mâ'bedde toplanmış olan kadınlı - erkekli onbinlerce halk, başlarında büyük rütbeli rahipler olduğu halde, Doğu Roma Fatih'ini at üzerinde mabedin Kapısının önünde görünce ağlayarak secdeye kapandılar.
Büyük Türk Hakanı onları sükûta ve sükûna dâvet etti. Sonra beşer tarihinin ender gördüğü şu tarihî cümleleri ile hükmünü açıkladı :
«Kalkınız. Ben Sultan Mehmed, hepinize söylüyorum ki bu andan itibaren artık ne hayatınız, ne de hürriyetiniz hususunda gazab-ı Şahanemden korkmaymız.»
İSTANBUL'UN FETHİ ÜZERİNE
İstanbul'un fethi, Türk tarihinin en mühim hadisesi ve Türklerin tarihte kazandığı zaferlerin en muhteşemidir.
Bütün İslâm dünyasını da büyük bir sevince boğan bu fetih dolayısıyla günlerce süren şenlikler yapılmış, camilerde sehidlerin ruhlarına hatimler okunmuştur. Tarih boyunca 26 defa kuşatılmış olan İstanbul'un fethinin Fatih Sultan Mehmed Han'a nasip olması, şüphesiz bir «Kader-i ilâhî» idi.
İstanbul fethini gören bir Hıristiyan tarihçi, Fatih Sultan Mehmed Han için :
«Sonunda o kahraman Türk, imparator statüsündeki 74 kumandan tarafından savunulan muhteşem İstanbul'u aldı. Fatih, şan ve şeref bakımından, İskender'i ve Roma'yı geçmiş oldu.»
Trabzonlu Georgis ise :
«İkinci Mehmed şüphesiz Kiros'tan, İskender'den ve Sezar'dan büyüktür...»
Bizans tarihçisi Prens Dukas ise:
«Böyle bir harikayı kim gördü ve kim işitti. İkinci Mehmed, karayı denize tahvil etti ve gemileri dalgalar yerine dalların tepelerin-den geçirdi.» demiştir.
BÜYÜK FETİH
İstanbul'umuz, 1453'ün 6 Nisan - 29 Mayıs günleri arasında 53 gün süren muhasaradan sonra Türk mücahidlerine kucağını açmıştı.
«Fatih» unvanını, bu büyük fütuhatı ile kazanan Sultan II. Mehmed Han, otağını, Topkapı Maltepe'de kurdu. Topkapı-Edir-nekapı arasındaki merkez cephesini bizzat idare etti. Sağ ve sol cenahlarını Vezir-i Azam Çandarlı Halil ve Vezir Sarıca Paşalara verdi. Merkez cephesinden, Marmara sahiline kadar Ordunun umumi sağ kanadında Anadolu askerleri ve başlarında Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa, Halic'e kadar uzanan sol kanatta Rumeli askerleri ve başlarında Rumeli Beylerbeyi Dayı Karaca Paşa vardı. Deniz cephelerinde de Marmara'da Hamza Bey, Haliç'te Zağnos Mehmet Paşa bulunuyordu. Bunların vazifesi; sahil boyundaki sura mümkün olduğu kadar yaklaşıp devamlı bir ateş açmaktı.